P33 Afrodisias

37°42'33"K 28°43'25"D

Emperyal ve yerel seçkinlerin erklerini bütünleştiren kozmik gücü temsil etmiş olan Afrodit'in şehrinde, aşk ve güzelliğin buluşma noktasındayız... Afrodit Tapınağı avlusuna geçişteki tetrapylon bile başlı başına bir sanat eseri olan Afrorisias, zamanının en ünlü heykellerini de yapan sanatçıları yetiştirmiş...

Aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit’e adanmış Afrodisias, Babadağ’ın zengin mermer yatakları sayesinde çok önemli bir heykeltıraşlık okuluymuş.

MÖ 5000’lere kadar giden prehistorik bu yerleşim, MÖ 6. yüzyılda ilk Aphrodite Tapınağı ve MÖ 2. yüzyılda ızgara planlı olarak yeniden düzenlenmesiyle bir tapınma merkezine dönüşmüş.

Menderes Vadisi’ndeki yoğun şehirleşme döneminde kent devleti “polis” statüsü kazanmış. Roma Senatosu’dan vergi muafiyeti ve özerklik gibi ayrıcalıkların tanınmasıyla ticaret trafiği yükselmiş ve dönemin en güzel agoralarından birine sahip olarak hızla gelişmeye başlamış. Roma İmparatoru Augustus’un “Tüm Asya’dan kendime bu kenti seçtim” sözleriyle imarına başlanan Karya Eyaletinin en ihtişamlı mega şehirlerinden biri olmuş. Afrodisias, Pax Romana yani Roma Barışı döneminde altın çağını yaşamış. Antik dünyanın en iyi korunmuş 270 metrelik 30 bin kişilik stadyumu ve Afrodit kültünün avlusuna açılan anıtsal tapınak kapısı, 7 bin kişilik beyaz mermer tiyatrosuyla Julius Ceasar’ın bile Anadolu seferinden sonra dinlenmek için tercih ettiği bir başkent imiş. 

Muhteşem mermer eserlerini Roma’nın tüm eyaletlerine ihraç etmeyi başarmış, hatta Roma’nın bile tuğla yığınından mermer bir şehre çevrilmesini sağlamış. Augustus’un köleliğinden otoriter zenginliğe geçiş hikayesiyle Aphrodisiaslı Gaius Julius Zoilois da, Sebasteion, Hadrian hamamları, büyük havuzları, Tetrastoon ve Bouleuterion gibi her biri sanat eseri anıtsal yapıların inşaatlarını tamamlatmış.

P32 Laodikeia Tripolis Pamukkale