MÖ 2000’lere ait aslında ticari mektuplar olan Asur lehçesi çivi yazılı kil Kapadokya Tabletleri’nden okunabildiği kadarıyla Güneydoğu, Doğu, Doğu Karadeniz ve Orta Anadolu’nun tam ortasına kadar büyük kentlerin hemen yakınlarında, genellikle son derece organize tacirler olan Asurlular, karum adı verilen ticaret amaçlı yerleşmelerle yayılmışlar. Doğudan aldıkları kalayı ve Mezopotamya kültürlerini Anadolu’ya getirirken İç Anadolu’nun gümüş, altın, bakır, dağ kristali, obsidiyen, serpantin, diorit, mermer ve kereste gibi yer altı kaynaklarıyla ham madde ihtiyaçlarını karşılayan Asur Ticaret Kolonileri, bilinen en eski yolları, kervanlarla doldurup taşırmışlar.
Anadolu’yla Mezopotamya arasında birkaç binyıl boyunca gelişmiş ticari ilişkiler, herkesin iştahını kabartırken, ilk ticaret yollarının kontrolü ve ticaret yapanlardan vergi alabilmek için otorite mücadeleleri de hep devam etmiş.
Anadolu’da yönetici bir sınıfın ortaya çıkması, MÖ 2700’lerden itibaren görülmeye başlarken, ürüne el koyma gücüyle yerel beyliklerin eline büyük bir satın alma gücü geçmiş. Ticari ilişkiler, daha gelişkin Mezopotamya uygarlığıyla teması sağlarken de, Anadolu kültürel yapıları iç dinamiklerinin dışına çıkmaya başlamış.
Mezopotamya devletleri, son koloni çağı yıllarında tüccarların baskısıyla Anadolu’da zora dayanan yayılma gerçekleştirip, ticaret yollarının güvenliğini sağlamak istemişler. Ödemelerde ve değer belirlemede temel ölçüt olan gümüşün ülkesine, Anadolu’ya, seferler düzenlenmişler. Fakat, sistemli bir şekilde ve en önemlisi savaşmadan, Asurluların ticari ilişkiler yoluyla ham madde gereksinimlerini karşılamış olmaları gibi bir başarıya hiç ulaşamamışlar.
Asurlular Kolonileri Çağı’yla Anadolu’da aynı zamanda yazılı tarihin ve Orta Tunç Çağı’nın da başlangıcı gerçekleşirken tapınak ve sarayın yukarda yer aldığı bir akropol ve aşağı şehrin surla çevrildiği kalabalık ve planlı bir kentleşme de başlamış.
Asurluların toplam talebi arttıran ek mal alımları, mevcut üretimin artışını teşvik etmiş ve bu da gelir artışına yol açmış. Her 8-12 kilometrede kısa ve her 25 kilometrede uzun dinlenmek, her 45-65 kilometrede gecelemek zorunda olan kervanlar için insanlara yemek, hayvanlara yem ve yıpranan koşum takımlarının bakımı gibi ihtiyaçları gideren ilk konaklama yerleri yapılmış ve oralardaki harcamalarla yeni gelirler oluşturmuş.
Anadolu’dan tahıl ve yün de alan Mezopotamyalılar eşek kervanlarıyla kalayın yanında dokuma, süs eşyaları ve kokular getiriyorlarmış. Tüm bu alışverişleri yapabilmek için de, yerel krallıklarla Asurlular arasında malların cinsine ve kervanlardaki kişi sayısına göre antlaşmalar yapılırmış.
Orta Anadolu’daki krallıklar da zenginleşip, güçlenmişler. Fakat, bu Koloni Çağı boyunca Anadolu’ya sızan Hititlerin istilalarıyla, Asurlu tüccarlar güneydoğuya kaçmış. Hititler, ticaretin serbestliğine de sınırlamalar getirmiş, maden ithalat ve ihracatını bağımsız tüccarlardan alıp, tüm ekonomi gibi bütün denetimi Hattuşaş’ın organizasyonuna bağlamışlar