P03 Dara

37°10′40″K 40°56′28″D

Bazıları, Büyük İskender ile Pers Kralı Darius burada savaşmış ve Darius burada ölmüş, diye iddia ediyor. Geniş tepelerin kent inşası için taş ocağı olarak kullanıldığı, üzerinde antik teker izlerini gördüğümüz yuvarlak kemerli köprülere sahip bu antik şehrin ismi, bu sebeple Dara, deniyor!..

Doğu’nun Efes'i olarak bilinen Dara Antik Kenti 2500 yıl önce Roma İmparatorluğu’nun sınır kapısı olarak tahkim edilmiş. MÖ 4. yüzyılda Perslerin eline geçmiş, Yukarı Mezopotamya’nın en önemli yerleşim yerlerinden birisi olmuş. Doğu Roma İmparatorluğu’nun doğu sınırını Sasanilere karşı da korumakla görevli askeri bir garnizon kenti olarak da gelişmiş.

Kaya içine oyulan yapılardan oluşan ve çok geniş bir alana yayılan Dara, çevresindeki 4 kilometrelik, yüksekliği 20 metreye çıkan surlarla korunmuştur. İç kale, tapınaklar, saray, çarşı, zindan, tophane ve su bendi kalıntıları ve mağara evleriyle Anadolu’nun bilinen tüm görüntülerinden çok farklı…

Pers Kralı III. Darius’un MÖ 336-330’da Büyük İskender’e karşı yaptığı savaşta ölmesine tanıklık etmiş olan Dara’nın isminin kökeninin de buraya dayandığı varsayılıyor. 

Turabdin dağlarının başladığı yere kireç taşı ana kaya üzerine kurulmuş bu şehir, savunulmasına ihtiyaç duyulmayan, ovaya hakim pozisyonu güçlü dik kayalar ile kuşatıldığı için her yerden daha güvenli imiş.  Etrafındaki bereketli topraklarından elde edilen ürünler depolanabiliyormuş. En önemlisi, ortasında Antik Çağ’da Cordis denilen akarsu ile beslenen kaynakları ve av hayvanlarıyla dolu çok da ağaçlık alanı varmış.  

Sonradan ismi Anastasiopolis olmuş ve Mezopotamya bölgesinin yönetim ve idare merkezi yapılmış. 

Kuzeyde Karadeniz kıyılarından Kafkasya’ya, güneyde Basra Körfezi’nden Doğu Akdeniz kıyılarına uzanan ticaret yolları ile kültürler arası alışverişin bağlantı noktasında yer almasıyla da önemli bir yerleşim olma görevini üstlenmiş. 

Taş kesimi ile oluşan düzgün cepheleri nekropol alanına dönüştüren Daralılar, ana kayaları yontarak mezarlar oluşturmuşlar. Kaya, lahit ve basit sanduka tipleriyle çoklu gömünün yapıldığı oda mezarlarda, pagan ölü gömme kültür özellikleri görülüyor. Üç katlı mezar yapısı, anıtsal girişin alınlığına işlenmiş bitkisel süslemeler ile tapınma sahneleri, surlarının altında kemerli bölümlerden parmaklıkların arasından geçen kuzey ve güney su kapıları, Dara Deresi kıyısı boyunca uzanan büyük blok taşlarla döşenmiş 5,5 metre eninde geniş bir caddesi, vaftiz havuzu, kesme taş örgülü 4 köprüsü, portikosu, dükkanları ve atölyeleriyle Dara, şaşırtıcı güzellikte bir alışveriş merkezi de olmuş.  

Kilometrelerce uzaktaki kuzeydeki tepelerin üzerinden getirilerek 50 metre uzunluğunda 4 metre genişliğinde ve 18 metre yüksekliğinde on adet hücre odalı Castellum Aqua’da 15 bin metreküpe yakın hacimde toplanan su, kanallar vasıtasıyla kentin yapılarına ve diğer sarnıçlara dağıtılmış. 

Kuzeyindeki 250 metre uzunluğu olan büyük ve küçük barajları, su sistemleri ve çok sayıdaki çok büyük sarnıç galerileri, kente kuşatma altında uzun süre direnme şansı vermesiyle, savunmada çok önemli avantaj sağlamış…

Dara, kesinlikle, antik yol keşif yolculuğumuzdaki en ilginç noktalardan biriydi!..

P02 Mezopotamya

P04 Mardin