Anadolu’daki ilk insanlara ait kalıntılar MÖ 20000 öncesine dayanıyor. Şimdiye kadar Paleolitik’e, Eski Taş Devri’ne kadar avcı ve toplayıcıların mağaralarından çıkıp mevsimsel olarak, hep hareket ettikleri, avlarını taşıdıkları, aletlerini yapmak ve barınak bulmak için bıraktıkları izler bulunmuş… Küçük Asya’da ve Bereketli Hilal’in kuzeyinde Urfa bölgesinde yüzden fazla yerin tespit edilmiş olması tesadüf değil...
Bazı kaya resimlerinde tasvir edildiği gibi Tektek Dağları’ndaki Epi-Paleolitik ve Neolitik dönemlerde yaban hayvanlarının toplu olarak yakalandığı ilk büyük tuzak alanlarının bulgularına ulaşılmış.
Göbekli Tepe’nin üçüncü tabakasında yekpare T şekilli dikili taşların keşfi kült merkezlerini de ortaya çıkarmış. Karahan Tepe ve Ayanlar Höyüğü gibi bilinen tarihi değiştiren noktaların keşfedilmesi, Neolitik Dönem’in başında bu bölgede her kabilenin ayrı bir kült merkezi olduğu tahminini güçlendiriyor. Tepehan Höyüğü’nün yakınındakiler gibi yamaç yerleşimleri de, aralarındaki yollar da, bu merkezlerin etrafında yer almış.
Özellikle Nevali Çori ve Çayönü’ne doğru bugün izleri kalmamış yürüyüş yollarının tüm kült yapıları birbirine bağladığını akla getiriyor.
11.000 yaşındaki Urfa adamı, bir insanın en eski natüralist gerçek boyutlu heykeli…
Aslında Şanlıurfa Müzesi’nde tüm salonlar sırayla ve dikkatlice gezildiğinde sadece Anadolu’nun değil, dünya tarihinin de “her şey”in bizim buralarda başlamış olduğunu öğrenebilirsiniz…
İlk insanlar, ele geçirdikleri yabani hayvanlara ait, fazladan elde ettikleri ceylan eti ve derisini, tilki postu gibi ürünleri, diğer Dicle yerleşimlerine doğru klorit taşından kaplar, delikli ve yassı baltaların yapıldığı metallerle takas etmek için uzun yollara çıkmışlar.
Bir organizasyon içinde oldukları düşünülen Neolitik topluluklar, belirli zamanlarda bir araya gelip, ziyafetler yapmışlar ve belki ticari alışveriş için bazı ortak kararlar almışlar. Bölgeler arası dolaşan gezici zanaatkârların varlığı da, tarihin ilk alışverişlerinin ne kadar uzak bölgeler arasında gerçekleştiğini gösteriyor.
İlk kez yerleşik ve sulu tarıma, köy yaşamına geçilen ve bilinen en eski kültürleri doğuran Verimli Hilâl de, en kuzeyde Urfa ve Harran’dan başlayarak iki koldan Filistin ve Babil’e doğru uzanmış. Bütün dünyadaki tarımın sekiz temel bitkisi, çift ve tek sıralı buğday, arpa, mercimek, bezelye, nohut, acı burçak ve keten burada evcilleştirilmiş.
Dünyanın ilk bilim merkezi Harran, dünyanın en eski şehirlerinden biri ve Mezopotamya’nın kadim kervan merkezi imiş.