P25 Kral Yolu

39°06'27" K 30°26'26" D

”Ne kar ne yağmur ne sıcak ne de gece, pirradazislerin hızla ilerlemesini engelleyemez… Dünyada daha hızlı bir şey yok…” diye yazmış, Herodot... Doğunun Batıyla buluştuğu ana tanrıça Kibele'nin merkezi Frigya'nın zenginliği içinde döşeli yollarıdan başkal, asıl doğal kayaların üzerindeki binlerce yıllık teker izleri, başımızı döndürüyordu...

Frigya öncesine de ait eski yerleşim izleriyle, Frig Vadisi, adeta bir devasa açık hava müzesi… Friglerin dini merkez olarak seçtikleri, kaya anıtları ile donattıkları tüm bu vadi, Anadolu’nun en güzel yollarından biri ki, binlerce yıldır da o sebeple, hep geçiş yeri olarak kullanılmış… Friglerin tüm bu ormanlık ve verimli bölgesi, Midas şehri çevresindeki askeri soylu sınıfın yaşadığı Frig kaleleri ile hep korunmuş… Vadiye batıdan ve kuzeyden ulaşan yolları kontrol altında tutan, daha yüksekte konumlanmış Akpara, Pişmiş, Gökgöz ve Kocabaş kaleleri Kurtuluş Savaşı yıllarında bile kullanılmaya devam etmiş…

Efes’ten başlayıp, Mezopotamya’daki Ninova’ya kadar uzanan, sonra Babil üzerinden Küçük Asya ile Büyük Asya’yı bağlayan Kral Yolu, İpek Yolu’nun İran Persepolis’ten sonraki Ege’ye ulaşan hattında tam 111 dinlenme noktasına yani su çeşmelerinden kervansaraylara çeşitli büyüklükte istasyona, her 22.5 kilometrede bir, sahipmiş… 

2500 yıl önce Lidya’ya kadar tüm ticaret yollarını egemenliğine alan Pers Kralı I. Darius’un döşettiği, tarihin ilk “otoban”ı sayılabilecek Manisa Sardes ile İran Susa şehirleri arasında “pirradazis” denilen posta atlılarının dört nala, tüccar kervanlarının develerle yavaş yavaş yürüdüğü, askerlerin koruduğu Kral Yolu, Gordion’dan sonra Midas şehrine Yazılıkaya’ya ve sonra Frigya Vadisi’den geçiyormuş… Asurlular döneminden bu yana kullanılan bu rota, tam 2500 yıl önce tam 2500 kilometre uzunluğunda genişliği 6.25 metre olan sertleştirilmiş zemine sahip ve birçok yeri taş ve mermer döşeli bir yol imiş…

Bu yolu tam 7 günde tamamlayan tarihin ilk ulakları olan Büyük Darius’un “pirradazis”lerinin Kral Yolu üzerindeki hızı, Heredot’a göre ”Ne kar ne yağmur ne sıcak ne de gece, bu kuryelerin hızla ilerlemesini engelleyemez… Dünyada daha hızlı bir şey yok…” imiş… 

Kral Yolu sayesinde bilim ve sanat da doğudan batıya taşınmış… Kral Yolu’nun devamını ise, deniz yoluyla sürdüren İyonların, Artemis Tapınağı gibi şaheserleri, Pisagor ve Tales gibi matematikçileri, Hipokrat gibi tıpçıları ve Diojen gibi filozofları, hep bu Kral Yolu’yla taşınan bilgilerle yetişmiş… Homeros’un İlyada ve Odesa destanının, çok uzaklardaki çok daha eski doğu ülkelerinin efsanelerine benzemesi de, böylece açıklanabiliyor…

Anadolu’nun MÖ 543-333 yılları arasında İran’dan gelen Pers İmparatorluğu’nun hakimiyetinde kalmasının ardından, Makedon Büyük İskender’in Asya seferine yine Kral Yolu üzerinden çıkmasıyla, Yunan Medeniyeti ile Doğu Medeniyetleri birbirleriyle tam olarak kaynaşmaya başladı… Böylece Doğu ve Batı medeniyetlerinin karışımından Hellenizmin ortaya çıkışı da, Kral Yolu sayesinde gerçekleşmiş oldu… 

Kral Yolu ve İpek Yolu üzerinde uzanması, tesadüf değil… Bilinmeyen ya da az bilinen en zorlu parkurları birbirine bağlayarak oluşturduğumuz antik yol keşif turumuz, günümüz modern dünyasının ilk tohumlarını atanların ilerlediği, bilinmeyen ya da az bilinen noktalarıyla Doğu-Batı hattında devam ediyor!..

P26 Frig Vadisi

P27 Antik Yollar