Geç Kalkolitik Çağ’da kurulmuş ilk uygarlıkları yansıtan bakır manipülasyonu kalıntılarıyla, en az 7 bin yıllık Alacahöyük’e giriyoruz.
MÖ 2500 ve 2000 yıllarında Hatti’lerin ahşap kirişlerle kapatılmış dört yanı taşla örülmüş dikdörtgen 13 hanedan mezar buluntularından çıkan elektrum, tunç, demir ve değerli taşlardan oluşan zengin ölü hediyeleri, altın, gümüş kapların dövme, dökme, kakma teknikleri ve altın mücevheratın ince süsleri, Eski Tunç Çağı’na tarihlenen 3. uygarlık katında bile ne kadar gelişmiş olduklarını kanıtlıyor.
Alacahöyük 2. uygarlık katından ise; mabed, büyük yapılar, özel-blok evler, sokaklar, büyük küçük temiz ve atık su kanalları, şehir suru ortaya çıkarılmış.
Kalker temel üzerine andezit bloklarla inşa edilmiş, iç ve dış yüzleri kabartmalı orthostatlarla süslenmiş, 10 metre genişliğinde iki yanındaki söve blokları sfenks görünümünde yontulmuş Sfenksli Kapı, büyük mabede doğru anıtsal bir geçit oluşturuyor. Kabartmalarda görülen boğa figürü ise, “Göklerin Fırtına Tanrısı”nı sembolize ediyor.
En üstteki uygarlık katı da; Romalılardan Selçuklulara uzanan dönemleri temsil ediyor. Geç Frig Çağı’nda höyüğün her yanının iskân edildiğini de bu katta bulunan küçük evlerden oluşan yerleşim izlerinden görüyoruz.
Alacahöyük’teki güneş kursları, geyik ve boğa heykelleri, kama, kılıç, balta gibi savaş aletleri ile pişmiş toprak ve taştan eserler ve süs eşyaları, işgallere ve yangınlara rağmen günümüze kadar saklanabilmişler.
Farklı kültür süreçleri, Eski Tunç Çağı’ndan Koloni Çağı’na ilişkileri kesilmeden devam etmiş ve hatta karışmış. Hitit Dönemi’nde de çok önemli kült ve sanat merkezi olan Alacahöyük’ te Hatti kültürünün izleri silinmemiş.
Aslında Kalkolitikten Demir Çağı’na kadar süren; yaklaşık 15 yapı evresi ortaya çıkarılmış olan Alacahöyük’ün taşları üzerindeki müzisyenler, atlı arabalar, aslan ve asker kabartmaları, ince kerpiç tuğlalarından örülme sıvalı duvarları, birbirine yapışık dörtgen odaların içinde ocak yerleri, dolgu toprağının altında yangın tabakaları arasından açığa çıkarılmış. 5 bin yıllık kulplar, şematik hayvan biçiminde yapılmış çanaklar, çömlek, kase, yüksek ayaklı meyvalık, kabarcık düğme ve çengelli tek ve çift kulplu testicikler, şevronlar, birbirine paralel çizgiler, dalgalı hatlar, sokma noktalarla bezenmiş… Ağırlık askısı, halka, çıngırak, ağırşak ve figürinlerin yanında üçgen çakmaktaşı ok uçları, dilgi, yarı şeffaf obsidiyen, yassı balta, sap delikli taş baltalar, ezgi taşları, öğütme taşları da buranın kalabalıklığının başka göstergeleri… Bızın, kemik çekiç, saplar, boynuz orak, bakır bilezikler gibi takılarda binlerce yılın tarih sıralamasının anlaşılmasını sağlamış.
Tanrıça Hepat’a ithaf edilmiş, 3240 yaşında 150 metre uzunluğunda bir bente sahip, yer altı suyuyla beslenen ve su kaynağı kendi havzasının içinde bulunan bir baraj ile tarım arazileri sulanmış ve içme suyu sağlanmış.
Burası gibi Anadolu’nun her yeri küçük büyük kentlerle dolu… Günümüzdeki gibi de aralarında hep ticaret ve rekabet varmış…